Pazar, Nisan 29, 2007

and think of someone ...

"There's a place in the sun
For anyone who has the will to chase one
I think I've found mine
Yes, I do believe I have found mine

So, close your eyes and think of someone you physically admire
And let me kiss you, let me kiss you

I've zig-zagged all over America and I cannot find a safety haven
Say, would you let me cry on your shoulder
I've heard that you'll try anything twice

Close your eyes and think of someone you physically admire
And let me kiss you, let me kiss you

But then you open your eyes and you see someone that you physically despise
But my heart is open, my heart is open to you."

olm o değil de dünyanın en ezik sözlerine sahip şarkısını biz nasıl bir potada erittik yahu? bu soruyu anlarsak hayatın anlamının da yarısını anlamış olucaz kanımca. ama yarısını sadece.. yani aslında diyorum ki: uğurlar olsun bilader...

Gidenlerden...


"Hakemler hep karşı takımı tutacak
ve biz hep yedi kişiyle tamamlayacağız maçı
...
bu da itirazın ikinci şartı"

der Nevzat Çelik. Şimdi 10 dakikada, tam da buracıkta gemilerine bakıp, onları yakabilenlere diyeceğiz, köpeğin karşısında kedi, kedinin karşısında kuş, kuşun karşısında börtü böcek olacağız diye. Biz hep az olacağız, gidenler hep az olacak, hep yakacaklar ya gemileri varsın olsun, önü bahardır bu yolların.

Höşmer, gidiyorsun ya, aşk olsun sana, aşk olsun.

Perşembe, Nisan 12, 2007

Nasılsın, bilirim...


Nasıl olduğunu mu merak ediyorsun? Önce bir boşalma haliyle koşturursun, sonra oturur nefes alırken "Bu da geçti" dercesine bir gülümseme yayılır yüzüne, devam edersin "buraya kadar herşey tamam"dır, sonra keyiflenesin diye koyduğun müzigin o kadar hareketli şarkısı içinden bi tanesi gelir seni buluverir, önce son an hemen akabinde de o ilk an gelir gözünün önüne, zorla tuttuğun dudağının köşeleri olmaları gerektiği yerlere doğru giderler, işte tam da o anda bi yığın anı doluşur aklına, inersin uygun bi yerde, nefes alırsın, yürürsün ki kafan dağılsın, içesin vardır ya içen zaten boldur kimi zaman da lüzum yoktur, dalarsın bir dükkana dağıtmak için kafanı aldığın 2 ytl'lik ufak kitabın da başlığı olsa olsa "hayat nedir?" olur yazarını anca maç yorumcusu ismine benzetebileceğin birinden hem de, istasyonlar geçer, çok yersin ağzın dolu göründükçe konuşmaya ihtiyaç duymamak için, sonra gelir böyle oturursun işte, tindersticks çalar mesela "until the morning comes" der. Sonra uyanırsın ya en ağırı da o'dur işte, alışkanlıklarının olmadığı bi sabaha uyanmak. Yanlış mesajlara cevap verir, yanlış yollara saparsın. Bir boşluk ki bi türlü içinden çıkamazsın. Bilmiyorum mu sanıyorsun?

50 metreden düşen bir adam tekrarlar durur kendi kendine: "Buraya kadar herşey normal, buraya kadar herşey normal, jusqu'ici tout va bien, jusqu'ici tout va bien...."

Cuma, Nisan 06, 2007

architect olmak lazim bu hayatta

ve,, "nerde kalmistiik" diye sorasi geliyor insanin icinden. son yazimi polonya'dan yazmistim ve bir aydan fazla oldu biseyler karalamayali. oysa koprunun altindan ne sular, ne kopukler bazen siriltiyla bazen de fosurdayarak akti. tahmin bile edemezsiniz imktarini. gercekci gelmez. zira onlar ordan akip giderlerken, biz pek de duragan oldugunu sandigimiz ve dahi ziyadesiyle yanilgiya dustugumuz, bir hayati yasiyor olduk. bu kadar duragan bir hayat yasanmak edilgenligine maruz kalabilirse tabi.

dun matrix reloaded vardi televizyonda. yarisindan sonrasina yetisebildim ancak. serinin en begendigim filmi ilk film olmasina karsin, ikinci filmde "arkitekt" amcanin oldugu sahneyi pek bi severim. zira anlamam hicbi sey soylediklerinden. dogru bir denklemin olagan yanlis artakalanlari, insan soyunun yok olusu, bunun aslinda 6. matrix oldugu vs. vs. iste anlamadigim icin de pek bi guzel gelir bana acayip keyif verir. anlamiyorum ya, yonetmeni de, senaristi de isikciyi da hepsini birer birer adam zannederim. gunluk hayatta da oyle degil midir? anlasimaz davranislarda bulunan zatlar bize garip ve bir o kadar da cekici gelmez mi? "hebele hubele"den mi ibaret bu hayat yahu? olmasa gerek, ama icinde bulundugum garip karmasa beni bu denli bi basitlestirmeye itmekte. bi ara cikariz insallah isin icinden de basitlestirmeye gerek kalmaz bazi seyleri.. tas yerinde agirdir derler. oyle hakkaten.. saygilarimla efendim..

Perşembe, Nisan 05, 2007