Perşembe, Temmuz 19, 2007

Neden Baskın Oran?


“Çünkü Baskın Oran Beyoğlu’nun arka sokaklarında bir travesti, asgari ücretle ev geçindiren bir işçi, köyünden sürülmüş bir Kürt, tacize uğrayan bir kadın, Maraş katliamından sağ çıkmış bir Alevi, burs kuyruğundaki bir öğrenci, güvenlikten yoksun bir şekilde çalıştırılan bir madenci, oğlu askerde ölen bir anne, toprağı giderek çölleşen bir köylü, şehirden sürülmeye çalışan bir Çingene, oğlu dağda terörist olan bir baba, yolda yürümeye çalışan bir engelli, ismini değiştirerek yaşamak zorunda kalan bir Ermeni, bir anda kapı önüne koyulan bir gazeteci, törenin mahkûm ettiği bir genç kız, vatan haini denerek etiketlenen bir muhalif ve elbette söyledikleri için tehdit alan bir akademisyen.”

Merkez B-13 Ankara 1. Bölgede, yüreği İstanbul 2. Bölgede.

Pazar, Nisan 29, 2007

and think of someone ...

"There's a place in the sun
For anyone who has the will to chase one
I think I've found mine
Yes, I do believe I have found mine

So, close your eyes and think of someone you physically admire
And let me kiss you, let me kiss you

I've zig-zagged all over America and I cannot find a safety haven
Say, would you let me cry on your shoulder
I've heard that you'll try anything twice

Close your eyes and think of someone you physically admire
And let me kiss you, let me kiss you

But then you open your eyes and you see someone that you physically despise
But my heart is open, my heart is open to you."

olm o değil de dünyanın en ezik sözlerine sahip şarkısını biz nasıl bir potada erittik yahu? bu soruyu anlarsak hayatın anlamının da yarısını anlamış olucaz kanımca. ama yarısını sadece.. yani aslında diyorum ki: uğurlar olsun bilader...

Gidenlerden...


"Hakemler hep karşı takımı tutacak
ve biz hep yedi kişiyle tamamlayacağız maçı
...
bu da itirazın ikinci şartı"

der Nevzat Çelik. Şimdi 10 dakikada, tam da buracıkta gemilerine bakıp, onları yakabilenlere diyeceğiz, köpeğin karşısında kedi, kedinin karşısında kuş, kuşun karşısında börtü böcek olacağız diye. Biz hep az olacağız, gidenler hep az olacak, hep yakacaklar ya gemileri varsın olsun, önü bahardır bu yolların.

Höşmer, gidiyorsun ya, aşk olsun sana, aşk olsun.

Perşembe, Nisan 12, 2007

Nasılsın, bilirim...


Nasıl olduğunu mu merak ediyorsun? Önce bir boşalma haliyle koşturursun, sonra oturur nefes alırken "Bu da geçti" dercesine bir gülümseme yayılır yüzüne, devam edersin "buraya kadar herşey tamam"dır, sonra keyiflenesin diye koyduğun müzigin o kadar hareketli şarkısı içinden bi tanesi gelir seni buluverir, önce son an hemen akabinde de o ilk an gelir gözünün önüne, zorla tuttuğun dudağının köşeleri olmaları gerektiği yerlere doğru giderler, işte tam da o anda bi yığın anı doluşur aklına, inersin uygun bi yerde, nefes alırsın, yürürsün ki kafan dağılsın, içesin vardır ya içen zaten boldur kimi zaman da lüzum yoktur, dalarsın bir dükkana dağıtmak için kafanı aldığın 2 ytl'lik ufak kitabın da başlığı olsa olsa "hayat nedir?" olur yazarını anca maç yorumcusu ismine benzetebileceğin birinden hem de, istasyonlar geçer, çok yersin ağzın dolu göründükçe konuşmaya ihtiyaç duymamak için, sonra gelir böyle oturursun işte, tindersticks çalar mesela "until the morning comes" der. Sonra uyanırsın ya en ağırı da o'dur işte, alışkanlıklarının olmadığı bi sabaha uyanmak. Yanlış mesajlara cevap verir, yanlış yollara saparsın. Bir boşluk ki bi türlü içinden çıkamazsın. Bilmiyorum mu sanıyorsun?

50 metreden düşen bir adam tekrarlar durur kendi kendine: "Buraya kadar herşey normal, buraya kadar herşey normal, jusqu'ici tout va bien, jusqu'ici tout va bien...."

Cuma, Nisan 06, 2007

architect olmak lazim bu hayatta

ve,, "nerde kalmistiik" diye sorasi geliyor insanin icinden. son yazimi polonya'dan yazmistim ve bir aydan fazla oldu biseyler karalamayali. oysa koprunun altindan ne sular, ne kopukler bazen siriltiyla bazen de fosurdayarak akti. tahmin bile edemezsiniz imktarini. gercekci gelmez. zira onlar ordan akip giderlerken, biz pek de duragan oldugunu sandigimiz ve dahi ziyadesiyle yanilgiya dustugumuz, bir hayati yasiyor olduk. bu kadar duragan bir hayat yasanmak edilgenligine maruz kalabilirse tabi.

dun matrix reloaded vardi televizyonda. yarisindan sonrasina yetisebildim ancak. serinin en begendigim filmi ilk film olmasina karsin, ikinci filmde "arkitekt" amcanin oldugu sahneyi pek bi severim. zira anlamam hicbi sey soylediklerinden. dogru bir denklemin olagan yanlis artakalanlari, insan soyunun yok olusu, bunun aslinda 6. matrix oldugu vs. vs. iste anlamadigim icin de pek bi guzel gelir bana acayip keyif verir. anlamiyorum ya, yonetmeni de, senaristi de isikciyi da hepsini birer birer adam zannederim. gunluk hayatta da oyle degil midir? anlasimaz davranislarda bulunan zatlar bize garip ve bir o kadar da cekici gelmez mi? "hebele hubele"den mi ibaret bu hayat yahu? olmasa gerek, ama icinde bulundugum garip karmasa beni bu denli bi basitlestirmeye itmekte. bi ara cikariz insallah isin icinden de basitlestirmeye gerek kalmaz bazi seyleri.. tas yerinde agirdir derler. oyle hakkaten.. saygilarimla efendim..

Perşembe, Nisan 05, 2007

Çarşamba, Mart 28, 2007

Şok! Cem ayrımcılığa isyan etti!


28.03.2007 - (Reuters) Alınan duyumlara göre Cem, Merkez B-13'teki ayrımcılığa ve yabancı düşmanlığına bayrak açtı. "Yeter artık, kendimizi özgürce ifade etmenin vakti gelmiştir" diyen Cem, söze "bundan böyle hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" diyerek devam etti. Ev halkının ve komşuların yoğun ilgisini çeken çıkışıyla Cem, sadece evde değil tüm yurt sathında ayrımcılığa karşı durmanın öneminden dem vurdu. "Bu hareket sadece bana mal edilebilecek bir çıkış değil" diyen Cem "sadece kendimi değil herkesi kapsayacak şekilde özgürlük istiyorum, ayol!" diyerek sessizce olay yerinden ayrıldı.

Çarşamba, Mart 21, 2007

flas flas flass karaya yar gorundu !

diyar diyar dolasan bir dilber "the kara" destanina gonul kaptirdi. Askindan viraneye donen dilber su siralar fellik fellik karayi ararken bir taraftan da su alttaki turkuyu soylemekte acili acili.

Karadır Kaşların Ferman Yazdırır

Zonguldak-İsmet Yeşilgül-Ahmet Yamacı

Karadır Kaşların Ferman Yazdırır,
Aşkın Beni Diyar Diyar Gezdirir.
Lokman Hekim Gelse Yaram Azdırır,
Yaramı Sarmaya Yar Kendi Gelsin.

Ormanlardan Aşağı Aşar Gezerim,
Nazlı Yari Kaybettim Ağlar Gezerim.
Ormanların Gümbürtüsü Başıma Vurur,
Nazlı Yarin Hayali Karşımda Durur.

Karadır Kaşların Benzer Kömüre,
Yardan Ayrı Düşmek Zarar Ömüre.
Kollarımdan Bağlasalar Demire,
Kırarım Demiri Kaçarım Yare.

Ormanlardan Aşağı Aşar Gezerim,
Nazlı Yari Kaybettim Ağlar Gezerim.
Ormanların Gümbürtüsü Başıma Vurur,
Nazlı Yarin Hayali Karşımda Durur.

Uzaklara Gittim Gelirim Diye,
Tabancamı Doldurdum Vururum Diye.
Hiç Aklıma Gelmez Ölürüm Diye,
Ölüm Ver Allah’ım Ayrılık Verme.

Ormanlardan Aşağı Aşar Gezerim,
Nazlı Yari Kaybettim Ağlar Gezerim.
Ormanların Gümbürtüsü Başıma Vurur,
Nazlı Yarin Hayali Karşımda Durur.

Pazar, Mart 18, 2007

Son Dakika... Emrah Yahşi Çalışmaya başlamış...

Evet evet yanlış okumadınız Merkez B13 ün "The Kara"sı, gönüllerin Sebastian'ı Emrah "The Kara" Yahşi çalışmaya başlamış...


Araştırmacı gençliğin ele gecirdiği bilgiler uyarınca Emrah iş hayatına hızlı bir giriş yapmış hatta kendine bir kartvizit bastırmayı bile ihmal etmemiş...

Uzun ısrarlarımız sonucunda sorularımızı yanıtlayan Emrah "The Kara" Yahşi, ten renginin sektörde yeni bir fark yaratacağı ve kendinin sektörünün tanınan insanları arasına girmesine katkıda bulunacağını soyleyerek ekledi. " Bu iş sadece beyazların işi değil, bunu herkese göstereceğim. Bundan sonra da bu coğrafyadaki ırkçılığa karşı haklı mücadelemi sürdüreceğim ve ata mesleğimi yaşatmak için elimden geleni yapacağım, Ne iş yaptığım hiç önemli değil!! "

Araştırmacı Gençlik Ankara'dan bildirdi...

Perşembe, Mart 15, 2007

Nirde bu Be 13 yaughhv

evet sayin ve saygideer ve saygida kusru hos gormeen okuyucular !

the b-13 you have called can not be reached at the moment .... please try again later diyor.

Ulasamiyoruzz yauaww b-13 e ...
ara ara nire kadar ?

cem the cool acmaz
baris the sucker acmaz
emrah the cooker acmaz
aras the bulbul hecc acmaz

acin da telinizi veya cagrii gorunce bi geri donun de bi derya'yi hasretimizi giderek yaw !


evet sevgiliii dinliyiciler burdann b-13 un sakinlerinee sesleniyorum. bu bir halk sesidir !!!

KAYBOLMAYAN B-13 ISTIYORUM !


(cosmus gayri bu cuku ile devin arasinda cift kisilik travmasi yasian bunye)

Pazar, Mart 11, 2007

Biz Heybeli'de Her Gece...






Gamze'nin gelişi vesilesiyle ekibi topladık Cuma akşam...
Vesselam biz Heybeli'de her gece mektaba çıktık durduk....

Çarşamba, Mart 07, 2007

Bel ağrısı paylaşılmaz


Diyorum ki şimdi malum havalar fena, basınç kuşakları bi oyle bi boyle, ev ahalisi de malum kaykık oturmayı sever. Bu bağlamda Yusuf'ta ve şahsımda baş gösteren bel ağrısı problemine acilen çare talep ediyoruz ev halkından. Gelemez olduk anasını satayım. Sen gelmez oldun B-13.

Duman diyor ki: "Aga böyle olmaz ki koca millet harcanmaz ki vay"

Yogunluk icinde kufur ile rahatlama

Efenim,
duyar gibiyim sesinizi.. nerde o eski m-13 nerde o eski yazilar.. kimse yazmaz oldu bu aralar.. diye nara atan sesinizi..

Yogunluktur bizi bu m-13 diyarlarindan uzak birakan..

herkes biryerlerde abuk veyahut sabuk ( size kalmis hangi isin ne oldugunu yorumlamak) islerle gonullerini rahatsiz eylemekte.

bi tek cem gitti gordu polonyanin esmerden yoksun sarisindan gani topraklarini. o da yengeyi ozlemistir ama netekim.

Ben mi, uur mu ethem mi?

Kufur ile rahatlama alemine giris yapmak istemekteyiz. Ne lan bu arzu dolu pozitif yasami adi arzu olmasina ragmen negatif yasama donusturen salaktan hallice aplamiz ?

Verem etti la bizi verem.. Netekim bizim icin de bi tibbi bi psikolojik bi bilmem ne danismanlik veren bi dernek bulsak da ismi lazim deil bas harfi Arzu olan virusten ariniversek.

Hatta proje yaazalim lan.. bize insan haklari ihlali uygulanio dielim, doktorlar bakmio bize, hayata kustuk walla

tek terapimiz var elimizde.

Dilimizde ve aklimizdaki soru ise : yogunluk icinde kufurle rahatlamaya calismak uygun bir terapi midir?

Perşembe, Şubat 22, 2007

Bir nahoş gece vakti..

Dun gece Ceren şerefine gidilen konserde, hemen tum dostlar vardi.. Ethem, Özge, Yusuf, Canbu, Ceren, Bendeniz, Devin, Şehnaz, Emre, Uğur, Aras, Emrah.. Hatta sonra Gözde ve Hülya da geldiler.. Bu arada Selin ve Esra'yı da orada gördük.. Canbu'nun it köpek tayfası da en sote yerde ki bu halk deyimi ile -karıkızyanı- yerini almıştı.. Valla kısaca sağımız solumuz sobeydi, neden derseniz ortam kompil ODTÜ'lüydü.. Sanki bahar şenliğinde dere kıyısındaydık.. Konserin ilk yarısı vasat olmasına rağmen, ikinci yarıda öyle bir fırtına kopardı ki GEVENDE, dinleyip yerinde durabilene aşkolsun. Dostların çoğu terkeylemişti sahneyi, ama Ceren ben ve Canbu hakkını verdik çingene aleminin.. Gece danslarla bitti.. Bi de it köpek tayfasının (bayılıyorum ulan..) karı-kız-rakı üçlemesinde hüsrana uğraması ile.. Bi de gecenin en ilgi çeken yanı Matsumi denilen kurufasülye ile asimile edilmiş ODTÜ'lü Japon arkadaşımızdı.. Adam öğrenmiş tüm raconları bizden pahalıya satıyordu. Bi kızla kesişirken gördüm arsızı ama tabii kızcağız ayrı dünyalardanız havalarına girince Matsumi şu özlü sözü söyledi: "Hay ... koyim!" Heralde içkiden dedim, yanlış duydum dedim ama.. Neyse.. GEVENDE kimdir diyosanız onu da benden değil başkasından dinleyin.. Sizleri geceden elimde kalan tek foto olan "Bir sanat eseri olarak Cem" başlıklı eserle baş başa bırakıyorum..

"Eğer bahsi geçen festivallerde, Eskişehir ya da İstanbul'da çeşitli bar ortamlarında müziklerini dinlemediyseniz, harf ve kelime gücüyle nasıl anlatılır Gevende'nin müziği? Bir tarif icap ettiğinde kendileri 'saykodelik folk müziği' diyorlar; kulağa afili geliyor. Katakulli halk müziği de diyebiliriz. Katakulli kısmı, müziklerinin ve sözlerinin esasen doğaçlamaya, o anlık coşku hortumlarına dayanmasından. Hatta bazılarında sözleri tersten okuyorlar. 'Niye tersten söylüyorsunuz?' diye soranlara, 'Düzden okuyunca müziği dinlemiyorsunuz' cevapları hazır. O kadar da avangart değil, tabii ki şarkıların genel trafiği, sözlerde meramın özü baştan belli.

Katakulli halk müziğinin 'halk' kısmının mesajı ise biraz isimlerinde saklı. Gevende, Güneydoğu Anadolu'da sokakta, düğünde, dernekte çalgıcılık yapanlara deniyor. Hayta bir çağrışımı var, bölgede pek de iyiye işaret sayılmıyor. Vurmalı sazlar, trompet, gitar, bas, cümbüş, ud, ney, viyola gibi enstrümanların kardeşliğinden yola çıkan ve çoğu konservatuvar diplomalı olsa da müziklerini zaten haytalık prensibine dayandıran Gevende elemanları için, elbette bu bir iltifat. Genel gidişatları da hep yanından yöresinden halk müzikleri; ama ellenmiş, katakulli halleri... Bir de eğlenceliler... İlk gruplarının ismi 'Gevende Eğlencelik Oda Müziği Orkestrası'. Sahnede önce kendileri eğlendiği için, ana şahit olan diğerlerini de eğlendirmeyi beceriyorlar.

Pek 'yüreğinin götürdüğü yere git' mantığıyla olmasa da Gevendecilerin eylül ayı boyunca İran, Hindistan, Pakistan, Nepal'e yaptıkları çalgılı gezinin notlarını http://gevende.blogspot.com adresinden okumanızı tavsiye ederiz. Grubun kendi web sitesi ise http://www.gevende.com dolaylarında, 'Daha dün annemizin kollarında'yla açılmaya hazır."

Pazartesi, Şubat 19, 2007

bir tas attim kuyuya..

efenniim. esselamunaleykumverahmetullahveberakatuhu diyerek basliyoum sozlerime. neden boyle basliyorum bir dusunun.. zira memleket hasreti cekiyorum lan. "e abi sein memleket Mekke miydi ki ?" sorusunu duyar gibi oluyorum her birinizden.. degil, lakin katoliklerin arasindan kala kala boyle oldum sanirim.. neyse gencler, su an polonya cenahindan krakow ahalisinin 'arka maallelerinden biri' asiretinin evinden sesleniyorum size.. boyle dediysem tirsmayin hemen. zira, bir ogrenci evidir en nihayetinde. ama massalah hic ogrenci evi gibi degil yahu. uc tane laptop deidigimizdiz ustu bilgisayar diye de tabir edilen teknoloji harikasi cihazdan var.. gerci nerdeyse merkezb13te de var di mi? neyse efendim buralardai bu son gunlerimden birinde iken disaridaki hava 3 derece (selsiyus) olarak deklare edilmekte, ilgili makamlar tarafindan. ilgili makam dedim de, BK (Hz)' nin dilekcesi ne oldu acaba? bak aklima dustu simdi. efendim onu bunu geciniz de bu polonya cok ilginc bir yer. valla bak. "nesi degisiktir abi, en nhayetinde ulkedir" derseniz eger, ben de olabilir derim. ama gelinesi gorulesi biyerdir efendim.. her ne ise, sanirim burda da yapilacak isler buldum ve simdi onlarla ilgilenmem gerekiyor. huzurlarinizdan ayrilirken, su satirlar geliyor aklma.. nerden geldigi bilinmez..
"gunes dogar, gunez batar,
ama insan uyumaz bazen, dusunur.
geceler kisa, cabuk gecer,
ama insan uyumaz bazen dusunur..
deniz masmavidir ne guzel,
ama insanlar gormez bazen.."

emefo

saygilarimlan..
yours bob..

Kahvehane Köşelerinde Merkez 13


Derslerin de başlayacak olması ile iyice strese giren Merkez B13 ahalisi, Yörem Cafe'de(Moderin Kahvehane...) 5 saat!! süren Okey partisi düzenledi.
-Sanki aralarında derslere giren birisi var!!!

Merkez B13'de yaşanan her pazar günü gibi öğle namazını takiben :) yapılan kahvaltı ile başlayan gün; evin en yeni misafiri Onur'un "Kızılay'da bildiğim bir yer var, hadi oraya gidelim, çaylarda ucuz..." sözü ile tarihe yazılacağını daha o dakikalar da belli etmişti.

Daha içeriye adım atılması ile mekanın büyüklüğü ve müşteri mozaiği karşısında dumur! olan ahali-i şerif; tarihi bir karar alarak uzun uğraşlar sonucu bulduğu boş bir masaya yerleşti. Eh böyle bir yere gelip de bir şeyler oynamamak olmazdı. Cemcincanin tavla teklifini reddeden masa en son olarak Okey oynama fikri üzerinde anlaştı. Ancak hala bir problem vardı onlar 5 kişiydiler :). Önceler de BK'nin arka masada okey oynayan 3 kıza katılmak gibi düşünceleri olsa da, en sonunda Uğur ile bir ıstakayı paylaşmayı kabul etti.

Buraya kadar her şey bir nebze normaldi vee DANA'NIN KUYURUĞUNUN KOPTUĞU NOKTA: Okey'in orijinal puanlama sistemini beğenemeyen Emrah ve BK radikal bir kural değişikliği yapılmasına karar verdi ve yenilen değil yenenlerden puan düşülmesi kararını alarak kahramanlarımızın 5 saat sürecek Okey macerasının start ını vermiş oldular.

Oyuna başlanmıştı, ancak bir türlü sonu gelecek gibi görünmüyordu. Barış'ın olasılık hesaplaması ve Esnek el!!! stratejisine dayalı oyun tarzı çökerken, uğur'un da bu oyunu beceremediği çok açıktı ve sonuçta ikili uzun bir süre göstergeler ile oyunu idare etmeye çalıştı, bunun yanında cem ve onur'dan hiç eksik olmayan okeyler masadakilerin sinirlerini bozmaya başlamıştı. Ancak oyun sonucunda masa'nın tek galibi Elmadağ’dan kopma oyun stili ile fark yaratan Emrah"The Kara" idi.

Bu maceradan geriye hatıralarda; 5 saat sonundan oyunun artık bitmesi için cem'in Emrah’a masa altından kendinde ipotekli olan okey'i teklif etmesi, barış bütün oyun boyunca "abi eli esnek tutalım daha iyi olur" demesi, Emrah’ın her el gösterge gösterirken oynar başlıklı şekildeki kahkahaları, onur'un mazlum gülümsemesi ile her el dağıtıldığında elindeki okeyi gösterip benden de yarım puan düşseniz olmaz mı demesi, uğur aklından pek çok kez hile yapmak geçse de barış'ın onu hep engellemesi ve tabi güzel, nezih cafemizin "sezen aksu, last of mohicans, grup yorum, gülşen" şeklinde ilerleyen enteresan "ultra shuffle" şarkı listesi kaldı.

Daha nice maceralara Merkez B13; ama kardeşim duman altında da 5 saat Okey oynanmaz ki bea.



İçeriden biri kayıp U.G. bilinmiyen bir yerden bildirdi...

Bir mucize gördüm sanki!


Koridordan geçerken bi de ne göreyim? Bir ahu afet dilber bizim mutfakta oturuyor. Sinsice yaklaştım yakından gözlemlemek için.. İnceledim, aceba nasıl yaklaşsam da beni farketmesini sağlasam. Sonra bir an kendime geldim.. Dur len dedim, senin kız arkadaşın var, ayıp dedim.. Ama olmuyordu işte! Dilberi görmüştüm bir kez, naapsaydım ya? Güzellik karşısında zaaflarım vardı. Gücümü topladım, hayde bismillah diye içeri bir girişim vardı bi de "Anam bu benim kız arkadaşım zati" diye aval aval bakışım. Evet sayın seyirciler, biz de sizler gibi yanıldık. Dilber bizim hanım çıkıverdi. Şimdi O'nun bu kadar güzel olmasına mı sevineyim, aptallığıma mı üzüleyim bilemedim.. O'nu O'nunla aldatma fikrine kapılmam başka hikaye... Teraneyi geçeyim, çok seviyorum işte.. Nasıl heyecanlanıyorum anlatamam, hep ilk kez görüyomuşum gibi.. (Yoksa alzheimer başlangıcı mı yahu??Bak kıllandım şimdi..) Sevgilisisiiiiiiii :) Mucizem misin sen benim????

-Cem-

Ceren'in yaptığı kekleri hunharca katlettik!

Geçenlerde Ceren'in yaptığı kekleri ve yanında getirdiği bir dolu lezzetli erzağı anında ve dostlarla tüketmiş olmanın verdiği haz başka, onların bulaşığını yıkama hazzı başka :p Yau güzel oldu be uzun zaman sonra Ankara sosyetesinin kraliçesi Eda, Japon İrem ve diğer güzel misafirleri ağırlamak.. Yapın böyle süprizler! (Eller boş gelmese tabii pek güzel olur..) Neşeynen curcunaynan hatırlayalım bu günleri...

Kayıp Aranıyor!













Yirmili yaşlarda, mazlum bakışlı, hafif irticacı kılıklı, boynu her daim bükük bir çocuk kaybettik. Bulanların Merkez B13 danışmaya başvurması rica olunur. Kayboluşu ile birlikte mali sıkıntıya girdik. Pazar sabahları kahvaltı edemiyoruz. Bilmediğimiz bissürü şeyi anında cevaplayacak kişi sıkıntısı çekiyoruz. Her söylenene atlayan sazan rolünü oynayan kimse kalmadı. Neşemiz kaçtı. Huysuz olduk. Nerde bu velet yahu??? Uğur, bunu okuyorsan, lütfen oğlum, pişmanız, söz dalga geçmicez, geri dön noolur! (Cüzdanı da göndersen oluuuur..)


Ailen..

Bizim manzaranın işvesi...









EVİN HALLERİ

Evin yalın hali
İster cüce, ister dev
Camlarında perde yok
Bomboş, ev.

Evin -i hali, sabah,
Geciktiniz haydi!
Uykuların tatlandığı sularda
Bıracaksınız evi.

Evin -e hali, gün boyu,
Ha gayret emektar deve!
Sırtınızda yılların yorgunluğu
Akşam erkenden eve.

Evin -de hali, saadet,
Isınmak ocaktaki alevde
Sönmüş yıldızlara karşı
Işıklar varsa evde.

Evin -den hali, uzaksınız,
Hattâ içinde yaşarken
Aşkların, ölümlerin omzunda
Ayrılmak varken evden.

BEHÇET NECATİGİL

Salı, Şubat 13, 2007

Ceren diyo ki: Merkez- B- 13 SANA KEK YAPTIMMM :)




dört yumurtayla cirpindim önce
ceviz kırdım ince ince
bir bardak da biraz yoğurt kattım
kalktım sana kek yaptım

insan neler yapar isteyince
bu bir şey değil düşününce
ben de tarifi öğrenince
kalktım sana kek yaptım


çırpındım çırpındım karıştırdım
kendimi ona karıştırdım
kimse kimseye benzemez
regarenk kagıtlarla kek yaptim

oturdum ellerimle sana kek yaptım...

ozledigimden evet, size kek yaptım :)

Pazar, Şubat 04, 2007

Gitti 2 daha kaldı 1....


Muhterem okurlar, bugün başlayan AEGEE-Ankara egitmen egitimi ile birlikte, birlik ve beraberliğe en muhtaç olduğumuzşu günlerde B-13 bu eğitime 2 kişiyi göndererek önemli ölçüde kan kaybetti. Bugün sizleri acur turşusu kadar taze haberlerle buluşturma görevini üstüme alan ben, bastım bam teli gibi arabanın gazına ve kendimizi Genlik Spor Genel Müdürlüğü'nün Gölbaşı tesisinde bulduk. 20 kişi kadar toplanan kalabalık oldukça akıllı uslu görünmesine rağmen, bu eğitimin Türkiye Karate Federasyonu Genel Kuruluyla aynı günlere denk gelmesi ve ortamda pek çok karatecinin bulunmasının ise tesadüf olmadığı aşikardı. Yine de bütün bunlar ışığında her birinin gözlerinde eğitim, öğretim ve göle karşı şarap içme aşkı dolu olan gencecik insanlar odalarına yerleşirken pek tabii ki bir B-13 klasiği olan "hazırlıklı olma" düsturunu elden bırakmadılar. Bunun belki de en muhlis örneği, bir set olarak piyasaya sunulsa pek ala iş yapabilecek kudrette olan romantizm çekmecesi modülüydü (sağ tarafta görüyorsunuz). An itibariyle evde tek tabanca BK iştigal etmekte olup, destek, telefon, email ve kurban derilerinize taliptir. "B-13 bir bütündür bölünemez" diyorsanız sadece bir kaç gün daha bekleyin, yepyeni maceralar yolda.

Cumartesi, Şubat 03, 2007

karadenizin nadide kenti samsun'da neler oluyor? (Jozef'in kaleminden..)

İyi gunler ey halkim,

Karakollarında fotograf studyolari var bu sehrin, profesyonel ruhlu amotör fotografcılar var.. İyi egitim almıs ,yurdum guzel memurlari her turlu rotusu yapabilecek kapasitededirler. Gorece ün yapmıs simalardan secerler malzemelerini.. Sima demişken.. Bugunlerde,varlıklarını belgelemenin daha manidar olacagı 3 yagız delikanlı arsınlamaktadır Samsun'un çiseli sokaklarını. Her ne kadar polis bu üçlünün potansiyelinden bihaber olsada tukettikleri et miktarı, caddelerde attıkları volta miktarı, emdikleri alkol miktarı, sanal alemde işledikleri cinayet miktarı yerel yönetimlerin ve dahi hükümetin gözardı edemeyecegi olculerde. Tabi devletimizin birşeylerin farkına varabilcek duyu organları oldugunu varsayıyoruz en azından umut ediyoruz. Efendim bu üclü gunde 3 ila 5 kilo arasında et, 70cl ila 100 cl arasında %40 oranında alkol, 1ila 2 kilometre arasında yol, 4ila 6 arasında cafe ve 12 ila 14 saat civarında uyku harcıyor. ahh birde tüttürelen sigaralar var ama sitemizi sigara icmeyen -18 genc arkadaslarında ziyaret etmesinden oturu bu ayrıntıyı insiyatif alarak geciyorum. Aksam vaktine girdigimiz su anlarda siddetli bir orta dunya savasının ortasından sizlere veda ederken kahramanlarımızdan birine yarın cıkacagı Ordu yolculugu oncesi esenlikler diliyor gozlerinizden opuyorum,

hadi selametle...

(Jozef nineniz, Bulbul Teyzeniz ve Kara Ablanızın öpücüklerini de iletiyor!)

Çaya lütuf buyrulmaz mı azizim?

Anlaşıldığı üzere iyi demlenmiş çay hazırlığı içindeyim.
Valla Kızılay'dan 20, Bahçeli'den 12, 100. Yıl civarından
5 dk. içinde burada olma şansınız var. Söylemedi
demeyin. Şu ana kadar yanlızca Bob Nesta konfirme
etti geleceğini.. Pisküvü ve Prestij Müzik Best of
Albüm eşliğinde..

Yara mesafesi.. (Kendinden fitilli..)














Külle ölçülür
her aşk

her aşk
ilk yarayı derinleştirir

izini yineler,
ezberini

bende ürperen
yetim bir çocuğun
ağzıyla söylediğim
dilini bilmediğim
bir şarkı
batıl seslerden yaptığım bir dua

hangi yankının belleğinde

kav gibi

ölüp kaldığım
uçurum
ten
hatırladıkça

yabanıl uğultusu geçmişin
bir başkasının hayatını andıran
çakım

kordan küle

nereye gidersek gidelim
mesafeleri tanımlad
ıkça
doğu ya da coğrafya


kaç hayat iyileşir
içinde kaybolduğu
yolculuk yaralarından

yol aldıkça

kendindeki taşra, tenha


dünya tehlikelerle dolu,
insan kendine tekin değilse..





"Bazı nehirler, tükenmek için akar" dedi şair..

Cuma, Şubat 02, 2007

GK sonrası sürpriz parti!

Her şey oldukça sıradan başlamıştı. Tüm ciddiyeti ile geçen GK sonrası biraz rahatlamak isteyen cemiyet, Melih'ten gelen teklifli önce ti'ye aldı, sonrasında RB (enerji içeceği) buzdolabını görünce sarsıldı! İçecekleri bir çırpıda tüketmeye çalışan grup, RB'nin bünyelerinde yol açtığı enerji patlamasına yenik düştü ve DJ BK'nın müzikleriyle çılgınlar gibi dans etti. Bununla da yetinmeyen azılı topluluk, güvenilir kaynakların istihbaratına göre Naz Gıda'dan tedarik ettikleri efsanevi ve az sayıda üretilen (Nadide..) "Dimitrakopulo" şarapları ile geceye (çok da) farklı (olmayan) bir boyut kattılar.


Öte yandan gözlerden kaçan ve "Bunu da mı görecektik!" dedirten sahneler sitemiz ekibi tarafından an ve an görüntülendi. Fotoğrafları paylaşığımız ev halkından BK, olayın şokunu henüz üzerinden atamadığını, böyle şeylere fırsat verilmemesi için evin girişine "parmak izi sensörlü kapı" (Halk arasında Çukusavar..) denilen teknolojiyi Çin'den ithal etmeye karar verdi. Öte yandan dış kaynaklı basın mensupları tarafından (Şehnaz'a sorun..) bu teknolojinin çok da işe yaramadığı öne sürüldü. Olay hakkında soruşturmalar devam ediyor.

Perşembe, Şubat 01, 2007

90'lar: Hemen Şimdi!

Ayrıntılı bilgi için: Sağ alt köşeye doğru bi form var, onu doldurmanız yeterli..İsim, e-mail adresiniz ve ne talep ettiğinize dair bi bilgi girmeniz yeterli. (Password'e gerek yok..)

Çok yakında enteresan bir geceye ev sahipliği yapmaya hazırlanıyoruz. Hayatımızın neredeyse o "kendimi bildim bileli" dediğimiz kısmına damgasını vuran 90'lı yıllardan dem vurmaya, müzik ve şarap eşliğinde o günleri yad etmeye çağırıyoruz sizleri. Gece şu anda konsept aşamada.. Bu da demektir ki, yüksek ihtimal bandanalar takacağınız, eski yüksek belli jean'leri üstünüze geçireceğiniz fantastik bir gece bizi bekliyor. Gecede hangi isimler mi olacak? Liste uzun... Askin Nur Yengi, Candan Erçetin, Cem Karaca, Demet Akalin, Deniz Arcak, Emel Müftüoglu, Gülsen, Haluk Levent, Kargo, Kayahan, Kenan Dogulu, Mansur Ark, Metin Arolat, Nazan Öncel, Nilüfer, Özlem Tekin, Rafet El Roman, Burak Kut, Ferda Anıl Yarkın, CemAli, Oya & Bora, Bora Öztoprak, Serdar Ortaç, Sebnem Ferah, Yonca Evcimik, Zuhal Olcay, Sezen Aksu, Tarkan, Soner Arıca, Tayfun, Ozan Orhon, Barış Manço, Ajda Pekkan, MFÖ, Mirkelam, Suat Suna, Seden Gürel, Sertab Erener, Fatih Erkoç, İlhan İrem, Bülent Ortaçgil, Mustafa Sandal, Gülay, Kargo, Gülşen, Hakan Peker ve daha pek çok süpriz isim içki ve uykusuzluğa karşı koyabilenler için gecede yerlerini alacaklar. Gecede %20'den daha alkollü içeceklerin tüketilmesi muhabbet ömrünün sağlığı açısından yasaklı olacak. Ayrıca davetlilerin geceye katılım sağlayabilmesi için önümüzdeki günlerde siteden paylaşacağımız, 90'lı yıllar hakkındaki çoktan seçmeli sınavda 60 barajını geçmesi gerekiyor. (Belki curve yaparız..) Şimdilik sizleri parti afişi ve merakla baş başa bırakıyoruz. Hazır olun!

Çarşamba, Ocak 31, 2007

Yolunuz açık olsun..


Az sonra Yusuf ve Emrah, Metro Turizm'e bağlı 80 sefer sayılı saat 24:00 otobüsü ile 17 ve 18 numaralı koltuklara oturur vaziyette Samsun'a doğru yola çıkacaklar. Yapılan açıklamaya göre, bir kaç gün boyunca Bülbül'ün "parasız yatılı" konukları olacak ikiliden Yusuf olanı Artvin'e, memleketine gitmek üzere ayrılacak. Geri kalanların akibetini ismini vermek istemeyen bir Bülbül uzmanı şöyle yorumladı: "Bana kalırsa 12 saat boyu internet kafeden sadece Beyaz Ev Döner Salonu'nunda et yemek için çıkarlar, gençliklerine yazık" şeklinde yorumladı. Bir diğer uzman teorisine göre ise Yusuf ve Emrah, yolda moskova tabelasını görüp içgüdülerine yenilecek, Moskova'ya kafa dağıtmaya gidecekler. Kimbilir? Yolculukla ilgili haberleri önümüzdeki günlerde ayrıntılı olarak öğreneceğiz. Yolunuz açık olsun kızlar!

Evvel zaman icinde..

Evet agalar, pasalar.. pasa dedim ama alinmadiniz insallah, malum gunumuzde hos degil boyle seyler.. efenim mesakkatli bir logging in, (iceriye girme diyelim) surecinden sonra, rastali olmasa da kivircik uzun saclarimlan hizmetinizdeyim.. Merkez b13 calisanlarina, sakinlerine, fanlarina, komsulara, kapiciya, yoneticiye selam olsun..Blogumuz hayirlara vesile olacaktir kanisindayim. buralardayiz..

Makarna var, Buyrun gelin..ve dahası..

Bu akşamın yemeği ton balıklı makarna.. Aşçımız ise BK. Otlanmak isteyenler geç kaldı, zira haberi yemekten sonra girmek durumunda kaldım, tabii ki midemizin istikbali için.. Olsun, bulaşığa gelirim diyorsanız, hediyesi demlenmiş çay... Evet, haklısınız, zaten demlenmemiş çay düşünülemezdi. :) Bu arada Ceren'in yüzük taktığı haberi kimi ev sakinlerini tatlı rüyalara daldırdı. Kameramızdan kaçmayan sahneleri sizlerle paylaşıyoruz. Sıcak sıcak..

Ceren harbiden evleniyor!!!

Bugün eve gelen Ethem'den öğrendiğimiz üzere Ceren harbiden de 23 Haziran günü evleniyor! Hatta David, efsane bi şekilde evlenme teklif etmiş O'na.. Roma'da, Aşk Çeşmesinin hemen yanında bir punduna getirip Ceren'in gözlerini kapattırmış, ve dizleri üstüne çöküp, tahminimizce Ceren'in hayatı boyunca unutamayacağı o teklifi yapıvermiş.. Bu romantik attraksiyonu gerçekleştiren hemcinsimiz David'i hem takdir ettik, hem de Ceren'imizi elimizden "kilometre bazında uzaklara" götürdüğü için kıskandık, hüzünlendik. Belki bir kuş geçer üstümüzden demeden de edemedik..Oh evet, barış manço...

Merkez B-13 for Beginners - 1 (Genel)

Ön söz:

Yeni başlayanlar için bu düşler mekanının kısa bir tanıtımını yapmak gerekecek. Ara ara yayınlanacak dersler ile ev hakkında ayrıntılı bilgiye sahip olacak, geldiğinizde ortama yabancı kalmayacaksınız. Örnek vermek gerekirse, sıkıştığınızda tuvaleti elinizle koymuş gibi bulacak, kültür şoku yaşamamak için odalar arası farkları ve kuralları gelmeden önce öğrenme fırsatı bulacak, buzdolabından çaktırmadan bira aşırmak için gerekli bilgiye şimdiden ulaşmış olacaksınız.

Ayrıca ev sahiplerini kıllandırmadan 2 hafta nasıl konaklarım?, Final zamanı çalışacak en kral masa hangisi?, En güzel yemek için doğru saati yakalama teknikleri gibi özel dosyalar sayesinde etkili bir "akbaba" olmanın inceliklerini öğreneceksiniz. Hazırsanız genel bir giriş yaparak başlayalım.

Genel Görünüm:

Ev, 3 oda bir salondan oluşuyor. Konfor katsayısını arttırmak için geniş bir mutfak, rahat ve büyük küvetli bir banyo ve ekstradan bir tuvalet unutulmamış. Evdeki "lüks" beyazlardan olan bulaşık ve çamaşır makineleri, mikrodalga fırın, "anneanne" fırını, "ketıl", espresso makinesi, kahve öğütücü gibi detaylar da ev envanterinde yerini almış.

Belirtmekte fayda var. Evde yer alan her alanın farklı kuralları var. Bunlar konsensuslarla kabul edilmiş, tecrübeyle sabitlenmiş, gerekirse zorla kabul ettirilmiş kurallar. Ziyaretçilerin bu kurallara uyması şiddetle tavsiye ediliyor, zira ev yönetimi yeni dönemde bu kurallara uymayanlara yönelik bir ceza yönetmeliğini uygulamaya koydu. Eveeet... Eve girdiğinizde nasıl bir manzara ile karşılaşacağınız hakkında fikir sahibi olma zamanı geldi. Önümüzdeki derslerde odaları ve kurallarını ayrı ayrı irdeleyeceğiz. Bize müsade..

Genel Görünüm:




| View Show | Create Your Own

İnleyen Nagmeler


Simdi sayin sevgili B-13 müdavimleri. Taa isin basindan beri bu adres sadece Ankara'da degil tum dunya'da bir fenomen ama biz isterdik ki bu ev su yandaki görüntüleriyle bir fenomen olsun. Sadece ve sadece normal seyler vukuu bulsun iste bir yer olsun. Ama isler bekledigimiz gibi gitmedi. Malum hayat.... E nooldu peki? B-13 her daim açık kapısıyla, sofradan eksilmeyen ekstra tabaklarıyla, kah uyumaya kah ders çalışmaya kah televizyonda dizi izlemeye gelinen ortamıyla bir 21. yüzyıl kıraathanesi havasını yakaladı. Yeni tanıştıklarımızı şimdiden uyarıyoruz, bu ev inleyen nağmeleriyle, soldaki müdavimleriyle sizin de ilginizi cezbedecek mutlaka. Olmaz olmaz demeyin şansınızı deneyin.

Meraklı gözler için.. Yayındayız!

Bundan böyle tüm sevenlerimize buradan sesleneceğiz dostlar. Gönüller bir olsun yeter..Bundan böyle, evdeki etkinlikleri buradan kanlı canlı takip edebilecek, an ve an gelişmeleri görebileceksiniz. Evin yazarları CemCinCan, Bülbül, BK, Kara, Höşmer, Jozef ve BobNesta olan biten hakkında yazacak, siz Merkez B-13 hayranlarını hop otur(t)up, hop kaldıracaklar. Bu akşam bize mi gelmek istiyorsunuz? Gizli partilerden haberdar olamamaktan mı yakınıyorsunuz? Yemekte ne var, dur şunların sofralarına bi konayım diye düşünenlerden misiniz? Doğru yerdesiniz! Yayın başladı...